Ey şehit oğlu şehit

Güneydoğu sınırımızda iç ve dış düşmanların senelerce semizleştirip azmanlaştırdığı kahpe ve dönme teröristlerle sürdürülen savaş, gün geçmiyor ki şahâdete kavuşan bir şehidimizin mübarek kanlarını yüreklerimize akıtmamış olsun. Evet, ateş düştüğü yeri yakıyor, Albayraklara sarılı tâbutların başında sesi titrek hocalar, hüzünlü dostlar, saçı ak analar, elleri kınalı yârlar, günahsız balalar kan ağlıyor. Geçmişte olduğu gibi bu gün de, yarın da bu kan deryasında düşmanlarımız er geç boğulacak ve bu kanlar özlenen ve gözlenen mutlak ve muhakkak zaferin mürekkebi olacaktır inşallah!.. 'Yarın elbet bizim, elbet bizimdir / Gün doğmuş, gün batmış, ebet bizimdir' diyen şair; zafer inananlarındır, zafer inanan milletimizindir demektedir.

Hey satılmış uşak düşmanlar ve ey düşmanlarımıza payanda, zavallı yavşak mahluklar! Bilin ki, milletimizin içtiği su kan, yediği ekmek şahâdettir. Bilin ve duyun ki, savaşlarda Mehmetçiğin 'Allah Allah' sedasında, ölümü 'Vuslat' gibi gösteren kara sevdasında, buram buram kokladığı 'Cennet' râyihasında hep 'Şehitlik' arzusu vardır. Bu arzudan mahrum olan milletlerin mahkum olmaktan başka çareleri yoktur. Bu aşktan yoksun olan milletlerin tarih rüzgarı önünde er geç yok olmaları mukadderdir. Can verilip kanla sulanan topraklar gayrılara çiğnetilmemeli, süngünün çizdiği sınırlar vücudumuzun damarları gibi görülmeli, kurtarılan vatan tekrar kurtarılmaya mâruz bırakılmamalıdır. Şühedanın kanı, ebet-müddet-devleti kuran ve koruyan, istiklal ve hürriyeti kazanan ve kollayan yegane sırdır, müessir ilaçdır, temel şarttır, mutlak berâattır, şaşmaz garantidir. Topraktaki şehitler, 'Fethe' duâ eden, 'Fâtihi' çağıran isimsiz, kimliksiz, rütbesiz, Hak katında mâlum, yaratılanların hâfızasında meçhul alp erenler, dervişler, kutlu nefesler, yattıkları topraklarda münkirleri korkutan, müminleri koruyan mânevi bekçilerdir. Şehitler, bulundukları miski amber kokulu diyarların, cennet misâli toprakların ölmez senetleri, çürümez belgeleri ve eskimez tapularıdır. Şairlerin sultanı Âkif ne güzel terennüm eylemiş: Bastığın yerleri “toprak” deyip geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehit oğlusun, incitme yazıktır atanı. Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı. Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda! Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda. Öyle ya… Edirne'den Kars'a kadar bir karış toprak gösterilemez ki, şehit kanıyla sırılsıklam olmamış ve hiçbir hâne yok ki, oradan bir şehit çıkmamış olsun. Henüz hayatta olanların bile kardeşi, kardeşleri, babası, anası veya birinci göbek atası ya Kafkasya'da, ya Dumlupınar'da, ya Sarıkamış'da, ya Trablusgarp'da, ya yolu yokuş, gülü çemen olan Huş'da, ya Yemen'de, ya İnönü'de, ya Sakarya'da, ya Anafartalar'da veya yedi düvelin çakallarının ve vampirlerinin üşüştüğü Çanakkale'de şehit oğlu şehittir. Vatanımız dediğimiz bu topraklara 'Cennet Vatan' denmesi, herhalde cenneti çoktan hak edip sinesinde uyuyan, “Onlara ölüler demeyin” Kur'an hitabına muhatap ölümsüz dirilerdendir. Bu toprakların rengârenk nakşı, gönüllerdeki billur aşkı, benzeri koklanmamış kokusu, atlastan ibrişimle gergeflenen dokusu, târihî misyonu, emsâli bulunmayan güzelliği, müstesna özelliği hiç şüphe yoktur ki üzerine dökülen kanların, sebil edilen canların bedelidir, ücretidir. Nasıl kokmasın bu anlamlı ve alımlı yurdun mübarek ve mükerrem toprağı!.. Neden mukaddes ve muazzez olmasın bu ulu çınarın tüllenen gelin duvağı yaprağı!.. Niçin öz oğulları gece-gündüz ona hasret, kem nazarlar, şeytânî iştihâlar, ahtapot kafalar hep ona hasettir!.. Benzeri olmayan bereketli toprağından mı acabâ, yoksa her yerde rastlanan bu toprağa yüklenen güftelerin, bestelerin ve nağmelerin mânâsından mı ? İşte Şairin şairce cevâbı: Enbiya yurdu bu toprak; şüheda burcu bu yer; Bir yıkık türbesinin üstüne Mevlâ titrer! Dışı baştan başa bir nesl-i kerîmin yâdı; İçi boydan boya milyonla şehit ecsâdı. Öyle meşbû-u şahâdet ki bu öksüz toprak; Fışkıran otları bir sıksa adam kan çıkacak! Devamı 3.Sayfada Bizlere, şakayı ciddiyete tercih eden bizlere, kadir ve kıymetini bile takdirden âciz olduğumuz bizlere, dünyaya, eşyaya ve hâdiselere hâkim olabilmemiz için odak noktası, maddî ve mânevî alanda terakkimiz için sıçrama ve hareket mekanı, hükümranlığımız için kontrol ve manevra kulesi mesabesinde ve makamında bulunan ve her geçen gün siyasî, iktisadî, askerî stratejik hüviyeti artan bir 'Vatan' bırakan şanlı, şerefli ve şevketli ecdadımıza minnet borçlu olduğumuzu, bu borcumuzu onlara lâyık nesiller yetiştirerek ancak ve belki ödeyebileceğimizi idrak etmenin şuuruna müdrik olmanın zarûretini iz'anlara ve irfanlara havale ederken, bütün şehitlerimizi rahmetle, mağfiretle anıyor, gazilerimize sağlık, sıhhat, saadet, selamet diliyor ve sözü İstiklal Marşımızın merhum ve mağfur edîbine bırakıyorum: Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber, Sana âğuşunu açmış duruyor Peygamber.

 

 
ANKET
 


Sitemi nasıl buldunuz?
Güzel
Kötü
Fena değil
İdare eder

(Sonucu göster)


EXTRA MENÜ
 
Mail listemize üye olun
EkleÇıkar
Sitenizesayac.com
TV'de Bugün
hit counter
İÇERİK MENÜ
 
oktaycakmur.com
oktaycakmur.com
oktaycakmur.com
oktaycakmur.com
oktaycakmur.com
oktaycakmur.com
oktaycakmur.com
oktaycakmur.com
oktaycakmur.com
AMATÖR ÇEKİM İLAHİLERİM
 
 
oktaycakmur@hotmail.com Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol