NECATİ TAYYAR TAŞ / BİLECİK İL MÜFTÜSÜ
Düşmanın en büyük emeli, düşman olduğu toplumların madde ve mânâsını zararlı şeylere müptelâ etmektir. Çünkü düşman bilir ki, maddesi ve mânâsı, yâni bedeni ve fikri sağlam ve sağlıklı bireylerden meydana gelen toplumlar ve bu toplumların kurduğu devletler hem büyük ve hem uzun ömürlü olmaktadır. Gerçi her şey öyle değil midir? Kökü sağlam ve mümbit toprakta yetişen ağaç uzun ömürlü olmaz mı? Gürbüz beden hemen mikroplara teslim olur mu? Fikrî kimlik ve kişiliği oturmuş kafaların, ekmek tutanların peşinden koyunlar gibi giderek kurban oldukları görülmüş müdür? Kabul etmek lâzımdır ki, insanların fıtratında az ve çok zaaflar mevcuttur. Zaaflarına gem vurup ıslah edenler olduğu gibi, zaaflarına zebûn olanlar da yok değildir. Toplumların da zaafları vardır. Bu zaafları, toplumun değer yargıları ve mukaddesleri bâzen tedâvi eder, bâzen de bu zaaflar, toplumların düşmanları tarafından sinsice kundaklanır ve tetiklenir. Toplumun amansız zaaflarının ve hatta bütün zaafları dâvet eden zaafların ve belâların başında ‘zinâ, içki, kumar’ gelmektedir. Hak ve bâtıl bütün dinlerin talimatlarında ve nasihatlarında zina, içki, kumar sağa-sola çekilemeyecek bir netlikte ve kesinlikte yasaklanmıştır. Kaldı ki, dinin yasağı bir tarafa, hiçbir akıl ve idrak, bunların insanlara, cemiyetlere ve de devletlere sağladığı tüy kadar bir yararından bu zamana kadar bahsetmemiş, bahsedememiş ve bahsedemeyecektir.
Kur’ anda “Geçim endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin” âyeti ile, “Haklı bir sebep olmadıkça Allah’ın muhterem kıldığı cana kıymayın” âyeti arasında, “Zinaya yaklaşmayınız. Zira o, bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur” şeklinde yer alan zinânın ve özellikle bırakın zinâ yapmayı, “Zinâya yaklaşmayınız” ihtarının, iki çeşit ‘katil’ fiili arasında yer almış olması, bu fiilin cemiyette doğurduğu amansız tahribatın dehşetine Kur’anın edebî üslubuyla dikkat çekilmekte ve vurgu yapılmaktadır. Yine Kur’an, içki ve kumarı “Birer şeytan işi pislik” olarak, “Dostların arasına düşmanlık ve kin soktuklarını, Allah’ı anmaktan alıkoyduklarını” belirttikten sonra, yaratıklardan yalnız insana verilen “akıl ve vicdan” ihsanının hakemliğine işi havâle edercesine, bu iki kahreden illetten “Artık vazgeçtiniz değil mi?” der. Bu hitap, bu menfur illetlere müptelâ olanların, bunlardan bir celsede ilişkilerini kesmeye yetecek, içi ‘acıma ve şefkat’ dolu Rabbânî bir itâptır. Umarız ki bu îkaz gönüllerde ma’kes bulur ve de bulmalıdır.
Bulmalıdır, çünkü, üzerine titrenilen ve hiçbir ülkede bulunmayan nice insânî ve ahlâkî evrensel hassâsiyetlerin, vahye dayalı mukaddeslerin harman olduğu bu muazzez memleketin aziz insanlarının bir yılda, toplam nüfus itibariyle içebildikleri bir buçuk litrelik süte mukabil, içki içme yaşını on ikiye düşürerek, içtikleri iki buçuk litre içkinin ve buna ödenen on katrilyonla eriştiğimiz dünya ikinciliğimizin(!), sigara içme yaşının dokuza çekildiği on yedi milyon insanımızın, günde ortalama içtikleri bir paket sigaradan hareketle, senede sigaraya verilen sekiz katrilyonla yakaladığımız dünya üçüncülüğümüzün(!), kadın-erkek, aydın-câhil, çoluk-çocuk oynadığımız kumara senede yedi katrilyon kaptırarak kavuştuğumuz dünya dördüncülüğümüzün(!), fuhşa harcanan altı katrilyonla tespit edemediğim derecemizin(!), derece ne demek, derekemizin canhıraş vahâmeti, ürküten azameti, belli ki ödümüzü patlatmıyor, uykularımızı kaçırmıyor!.. Yetmiş bin kişiye bir kütüphâne, doksan beş kişiye kumarhane veya tembelhane olarak çalışan bir kahvehâneyi çok görmeyen (!), uyuşturucu madde kullanım yaşını on rakamına indirerek, geleceğimizin ümidi ve teminâtı ana kuzusu yavrularımızın %32 sini esrara, %22 sini hapa, %21 ini uçucuya, %8 sini eroine, %7 sini morfine, %5 ini kokaine mahkum eden bu vatanın dâhilî ve hâricî düşmanlarının senelerce sürdürdükleri bu kahpe, hâin, sinsî ve şeytânî düşmanlıkları daha ne zaman, evet daha ne zaman anlaşılıp da tedbir alınacak veya alınması düşünülecek!.. |